Salı, Kasım 14, 2006

İşte Kızımız

Tanıştırayım...
4 aydır hayatmızın neşesi...Neden daha once sahiplenmediğimize hayıflandıran ve büyük tesadüf eseri sokak kedisi ararken hayatımıza giren minik siyam prensesimiz...huysuz kızımız...sevgi yumağımız...Susam :)

Pazar, Temmuz 09, 2006

Pazara Gidelim...




Bir semti keşfetmenin en keyifli yanı pazarlar. Cok seviyorum pazara gitmeyi, koklamayı, alısveris yapan semtimin sakinlerini ufaktan ufaktan gozlemlemeyi...

Bir kere benim bildigim pazar dedigin en gec sabah 9 da kurulmus olur. Burada oyle degil...gittigimizde saat 10' du ve hala acilmamis tezgahlar vardi. Sakin ve sessizdi. Sakin olmasi hosuma gitti cunku huyum geregi tum pazarı turladiktan sonra ne alacagima ve hangi pazarcidan alisveris yapacagima karar vermis oluyorum.

Ben kendim secmeyi severim pazarda. Ancak gozlemim o ki kimse buna pek yanasmiyor. Pazarcilar secme istegime hep olumlu tepki verdiler. Sectirmeyenden de ben almadim.

Pazar gezme huyum gittigim ulkelerde de su yuzune cikiyor. Firsat buldugum anda atiyorum kendimi "marketplace" lere :) "Turistik" olmayan mekanlarda dolaşmanın keyfine, mis gibi kokular eşlik ediyor o zaman...

Not: Oya Hanım hakli..Moleskine defterini daha yakindan inceleyince "deri" olmadigi anlaşildi. Ayrica, Taksim Mephisto'da gordum aynısından...

Bir Soru: Antalyada hep bulunan buyuk yaprakli fesleğen ekmek istiyorum bir saksiya...Minik yapraklilar bana gore degil. Pazardan aldigim bir demet fesleğende minik tohumlar var..Onları eksem olur mu ? Biliyorsaniz yazar misiniz?

Çarşamba, Temmuz 05, 2006

Tembel Blogger


Çok tembelim biliyorum...Çok ihmal ettim sevgili blogumu. Marttan bu yana neler yaptigimi yazayim once...

- Biri kucuk biri buyuk olmak uzere iki kez iş nedeni ile yurtdışına çıktım. Küçük olan 1 hafta, büyük olan 15 gün sürdü. İş gezilerinin ön hazırlıkları ve sonrasında takip raporları derken,

- Evimi tasidim. Bence dünyanın en zor seyi tasinmak. Bir taraftan da guzel. Evdeki hersey elden gecti, tamir edildi. Uzun zamadır bekleyenler ihtiyaç sahiplerine verildi. Geri kalanlar çöpü boyladi. İhtiyacımız varmıs boyle bir degisikliğe. Cebimizde bizde bir hayli hafifledik :)

Yeni mutfagim eskisine nazaran oldukça buyuk. Heves işte, penceremin onune pespembe bir sarduya bile kondurdum. Kullanmadigim her turlu tabak canak cikti meydana. İcimiz acilsin guzel sofralar kurabilelim diye.

Bu mutfak geniş olmasina ragmen firinli ocagimi koyacak yeri yoktu. Zaten memnun olmadigim icin buyuk bir keyifle balkona transfer ettim kendisini. Simdi midi boy bir firinim bir de bulaşık makinasi ustu ocağim var.

Hevesle mutfak anlatiyorum sanirim eski evimdeki mutfagimdan cook daralmisim. Simdi canim mutfagimdan cikmak istemiyor :))

Yaz mevsimin iç acici olmayan taraflari da var elbette. Halam ne yazik ki agir hasta. O kadar duskunuzdur ki birbirimize onu boyle gormek mutsuz ediyor beni. Aslinda goruyor da sayilmam...Ailemin hatiri sayilir bir kismi ile aramizda 750 km var...En yakin dostlarimdan bir tanesinin annesi ciddi bir hastaliga tutuldu ve ameliyat oldu. Elimizden bir sey gelmiyor ne yazik ki.

Haberler boyle...

Not: Penceremdeki pembelerin resmi gelene kadar nefis kırmızılar acsin icimizi...

Pazartesi, Mart 27, 2006

Moleskine & Trevi

The sketchbook of Vincent van Gogh (1888/1890)Courtesy of the Van Gogh Museum of Amsterdam


Bu kadar ara vermeyi hiç istemedim. Ama mazeretim hazır...

İki yurtdışı seyahati sığdı bu süreye...İlki Almanya-Berlin...Şubatta Berlin çok ama çok soğuk oluyormuş tecrübeyle sabittir :) İncecik tabanlı ayakkabılar ve takım elbise ile iş peşinde koşarken bir de kabanla uğraşmak çok yorucu idi. Neymiş, soğuk havalarda "şık" olmak bir sanatmış ve her babayiğidin harcı değilmiş...

Berlin'de bir defter edindim. Moleskine defterlerinden. Hemingway, Picasso, Matisse, Van Gogh gibi sanatçıların tercih ettiği, mürekkebi dağıtmayan, sarı sayfalı, siyah deri kaplı ve lastikli defterlerden...Sadece dokunmak bile hoşuma gidiyor...Eğer bir yerlerde gözünüze çarparsa edinmenizi tavsiye ederim...

İkinci yurtdışı maceram ise son derece beklenmedik bir şekilde İtalya-Roma'yaydı. Yine iş nedeni ile bir haftasonumu Roma da geçirdim. Ve aşık oldum...Michelangelo'ya...25 yaşında yaptığı Pieta'sına...St. Pietro Katedraline...

Ama en çok etkilendiğim, tüm bir günümü hatta daha fazlasını hiç sıkılmadan onu seyrederek geçirebileceğim Trevi çeşmesi oldu. İlk defa görecek olanlar çok şanslı...İlk defa Trevi'yi görmek soluk kesici...Sadece çalınmış bir 10 dakika geçirebildiğim Trevi çeşmesine sırtım dönük 3 tane bozuk para attım...Ona birkaç kez daha gelebilmek umudu ile :)

İş nedeni ile gezmek çoğu zaman kıskanç bakışların ve tepkilerin hedefi olmak anlamına geliyor. Kendimi suçluymuşum gibi hissediyorum...Çoğu zaman gittiğim yerlerden bahsetmek istemiyorum bile...Çekiniyorum...Evet nazar değecek diye korkuyorum...Elimde değil...

Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Moda cenneti İtalya'dan, Zeytinyağı, Balzamik Sirke, Kırmızı Şarap Sirkesi, Kurutulmuş Domates, Parmesan, Mozarella, Makarna ve Chianti getirdim. Elimde olsa Partheon'un oradaki şarküteriyi İstanbul'a taşıyacaktım ama...

Salı, Ocak 17, 2006

YAKALANDIMMM

Mimarcım Canım Begümcüm yakalamış beni. Abur cubur ne yediğimi sormuş. Hemen utanç listemi yazayım...

- Kabak Çekirdeği: Evet bu sırrı kimse bilmiyordu ama sigarayı bıraktıktan sonra deliler gibi atıştırma ihtiyacı hissediyorum. Badem, fıstık leblebi cips (ki bunlar az sonra neler okuyacağınızın sinyalidir) derken en zararsız kriz gidericiyi buldum. Tuzsuz kabak çekirdeği. Tek sorun evi berbat ediyoruz..Her yere giriyor kabukları sinir geliyor bana...

- Kalorili tüm kuruyemişler: Fındık, cashew, ceviz, BADEM, antep fıstığı, kuru kayısı, kuru incir...

- Domatesli Haşhaşlı Doritos: Markette o rafa bakmıyorum. Çok ciddiyim...Cips Raflarından uzak duruyorum. Yoksa durum felaket...

- Kısır: Bir arkadaşımın annesi çok güzel yapar. Bir kere herkese tabaklara koyduktan sonra tüm tencereyi bana vermişti. Nasıl sevmiştim ..el teyzeyi...

- Zeytin: Her dolabın kapağını açtığıma yürüttüğüm lezzet. Tamam yararlı ama işin ucunu kaçırınca hiç keyifli olmuyor. Dünyanın kalorisini alıyorum

-Bitter Çikolata: Lindt'in %70 kakaolu olanı...Çikolata düşkünlüğümde sigaradan sonra başladı maalesef...Eskiden neredeyse hiç yemezdim...

-Diet Cola: En kötü alışkanlığım :( Bir tamamen bırakabilsem...

- Whopper: Uzak duruyor olmam kendisinden, asla ama asla unuttuğum anlamına gelmiyor...

Tüm suçlarımı yazdım size...Uzak durmaya ve abartmamaya çalıştığım günahlarım ve ben hepsini çok ama çoook seviyorum...