Cuma, Aralık 30, 2005

Hesaplaşma


2005 nasıl geçti...
  • Kesinlikle 2004'ten iyi geçti.
  • 2004'te olduğu gibi 2005'te de sevgiliydim...2006' da da olacak gibiyim :)
  • Abim bana kızkardeş getirdi...Evlenmesi ile birlikte ilişkilerimiz daha iyiye doğru gelişti. Bu beni çok mutlu ediyor.
  • Sağlıkla ilgili çok büyük bir sorun yaşamadık Allahıma Şükür
  • İş değiştirdim
  • Mobilize olduk
  • Okyanus gördüm...Kıta değiştirdim...
  • En sevdiğim ünlülerden biri ile tanıştım üstelik resim bile çektirdim tüm görgüsüzlüğümle...Hikayesi çok komik. Hayatımın en büyük rezilliklerinden biri...
  • Sevgilim ile hayatımızın en güzel tatillerinden birini yaptık.
  • Dostlarımdan ikisi 2006'da anne olacak. Bu süreci birlikte yaşamak çok keyifli... İnşallah bebeklerini sağlıkla kucaklarlar.
  • Blog dünyasını keşfettim.
  • Daha doğal beslendik. Katkı maddelerinden olabildiğince uzak kaldık.
  • Sevgilim bana sims2 aldı.

Burada yazmak istemediğim kötü zamanlarda oldu elbette. İncindiğim, kırıldığım, deliler gibi ağladığım hayattan kopma durumları da yaşadım...ama olsun hayat bu işte.

GELECEK SENE GÖRÜŞÜRÜZ...HEPİNİZE SAĞLIKLI BİR 2006 DİLİYORUM...

Salı, Aralık 20, 2005

Var mı böyle pasta


Ben bundan istiyorum...

Perşembe, Aralık 15, 2005

Lekesiz Aklın Sonsuz Günışığı













Hayat seçimlerden ibaret. Seçenek sayısının bir önemi yok. Seçimlerini neye göre yaptığın önemli.

Kimlere müdahale hakkı verdiğin /vermediğin, neleri bu sürece dahil ettiğin/etmediğin kısmı da kişinin kendini tanıma sürecine giriyor.

Garip bir huyum var benim. Kriz anlarında daha çok krizi nasıl yöneteceğime odaklanıyorum. Kriz dediğim de işte yaşananlardan tutunda temizlik yapmaya kadar uzanan irili ufaklı sorun yumakları.

Kriz geçtikten sonra ise sudan çıkmış balığa dönüyorum. Kriz esnasında bastırdığım her şey sonrasında su yüzüne çıkıyor. Çoğu kişi bu tarz duyguları yaşayıp bitirdiği için, benim sonradan yaşadıklarım anlamsız bir geriye dönüş olarak görünüyor.

Benim hayatla baş etme yöntemim bu galiba.

Bir de uzun zamandır kendimi rahat/gevşemiş hissetmiyorum. İşte, evde heryerde inanılmaz kontrollüyüm. İşin kötü tarafı bunu bilinçli olarak yapmıyorum. Kontrollü kasıntı anlamında değil. Sürekli kafamın içinde kurduğum senaryolar, planlar, beklentiler, hayal kırıklıkları derken kaskatı kesilmiş duruma geliyorum.

Tatil değil bunun ilacı. Tatile kafanı da götürüyorsun. İç hesaplaşmaların/kavgaların bitmedikçe geçici bir uzaklaşma durumundan başka bir şey olmuyor.

Kendimle süreki kavga/çatışma halindeyim. Bugün işe gelirken hayatımın siyah ve beyazlardan oluştuğunu düşündüm. Hayatımın ortalamasını alınca elde kalan tonu belirsiz bir gri. Ben anı yaşarken grileşemiyorum.

Bir zamandır boğazımda bir yumru var. Ne yutabiliyorum ne tükürebiliyorum...Bedenim yay gibi. Aklım karışık. Tedirginim.

Sevdiklerimi kaybetmekten korkuyorum...Eğer kontrolümü kaybedersem...eğer bende zayıf, yorgun düşersem...eğer hayal kırıklığına uğratırda daha çok üzersem...

Benim seçimim bu. Şimdi bunun sancısını çekiyorum.

Cumartesi, Aralık 10, 2005

Küçük Şeyler




...
Hep Küçük Şeyler Bizi Usandıran
Küçük Şeyler Bizi Utandıran
Hep Küçük Şeyler
Küçük Şeyler Bizi Yarıştıran
Küçük Şeyler Bizi Uzlaştıran
Küçük Şeyler Hepsi de Küçücük Şeyler
Bizi Yönlendiren, Sevindiren, Düşündüren
...

Bülent Ortaçgil/Küçük Şeyler

...

Bugünlerde beni mutlu eden küçük şeylerden 10 tanesi

1- Güne sağlıklı uyanmak; ki ben sabahları cok lanet birsey oluyorum ama sevdiklerimin ve benim güne sağlıkla başlayacaklarını bilmek huzur veriyor

2- Sabah çayını ofiste kimse yokken içmek ve bloglarımı kontrol etmek.

3- Detay peşinde koşarken kimsenin farketmediği yenilikleri görmek.

4- Temizlik sonrası evim. Herseferinde daha uzun sürmesini umduğum derli topluluk hali...

5- "Film Sinemada Seyredilir"

6- Bebek bekleyen arkadaşlarımın gözlerindeki ışıltı.

7- CandyBag Çantam. Sevgili Begüm'ün hediyesi. Metroda bile nereden aldığımı sordular. Aldığım en güzel hediyelerden bir tanesi :)

8- Divan Çikolataları. İşin kötü tarafı pastanesi yol üstünde. Tam bir irade savaşı veriyorum hergün...

9- Tatillerde aldığım seramiklerim. Büyük seramik nazar boncuğum. Nazar boncuğu saplatım...

10- Şükredecek çok şeyimin olması...

Kumsaatimi kim okuyor bilemiyorum ama YemekveBiz'den Zeynep ve Figen'i sobeliyorum. (umarım okurlar yoksa fena rezil olacağım)

Cumartesi


Bugün ne yaptım...

Tüm haftaiçi günlerim birbirine benzediği için ben bugün yaptıklarımı yazmaya karar verdim...

1- Kahvaltı: İşe gitti bugün Aticim. Bu nedenle sabah ikimizinde cok sevdigi "Cingen Pilavı" yaptık. Light beyaz peynir, domates, maydonoz, dereotu, yeşil biber ve taze soğanı küçük küçük doğrayıp karıştırdık. Biraz da zeytinyağı ekleyip yedik. Afiyet oldu :)

2- Sevdiklerimle telefon görüşmeleri: Annemler, Halamlar, Dost1, Dost2 ...telefon sohbetleri iyi geldi

3- Dost 3 ile bulustuk ve Beşiktaşa gittik. Buğday Derneğinin çıkardığı 2006 ajandasını almak istiyordum ve bu sefer farklı bir buğday noktasına gitmek istedim. Dost3'le beraber ver elini Beşiktaş...Kırkambarın yeri çok kolay, hemen bulduk... Kurutulmuş sebze, kuru börülce, avokado ve ajanda aldım. Deniz tuzu alacaktım unutmuşum ama artık sık giderim ben Kırkambar'a...Bir uğradığımda alırım artık...

4- Internetten avokado tariflerine baktım. Mutfakta Zen'de Sevgili Tijende yazmış avokadoyu ama sanırım ben guacamole tarzı domatesli soğanlı bir sos yapacağım. Hele bir yumuşasın avokadom...

5- En sevdiğim yemeğin ne olduğunu düşündüm. Hayatta en keyifle yediğim yiyeceğin, üzerinde zeytinyağı, limon ve tuz gezdirilmiş domates ve kızarmış köy ekmeği olduğuna karar verdim. Aslında bir sofrayı keyifli kılan da sofrayı paylaştığın kişilerdir. Atim ile her sofra güzel...

6- Atiye kuru börülce haşladım. Salata yapacağım. Egeli bir kocam olduğu için çook şanslıyım. Haşlanmış brokoli ve börülce salatası olacak menüsü. Zeytinyağımız sızma, yanına limon ve birazcık tuzdan başka bir şeye gerek yok ve ihtiyaç yok.

7- Evde ekmek yapmak istiyorum. 7 tahıllı una baktım ama göremedim. Mutlaka denemek lazım

8- Kendime kızdım bugün yine. O kadar ot severim bir pazara gtimiyorum. Ama bu şehirde pazarcılar elletmiyor mallarına. Bense dokunmadan koklamadan almayı sevmem. Soğumuşum pazara gitmekten...Ama pazara gitmeyince de bazı bilmediğim otları tanıyamıyorum. Ne yapmalıyım bilmiyorum.

9- Yurtdışı gezilerim genellikle iş nedeni ile oluyor ama bir daha kendime zaman ayırıp mutlaka yemek kitabı almalıyım dedim kendi kendime. Yemek kitabı okumayı seviyorum tembellik edip yapmasam bile...

10- Babam ve Oğlum 3. hafta sonunda 188bin kişi yaptı. Film müziklerini ve DVD'sini de heyecanla bekliyorum...

11- Uzun zamandır ilk defa bugün sütlü kahve içtim. Çocukluğumdaki gibi sütü kaynatıp içine kahve karıştırlarak yapılandan ama...Tek farkı artık şeker kullanmamam

12- Takip ettiğim bloglarda hiç güncelleme olmamış. Herkes nerede merak ettim...

13- Sinemasever hatta sinefil olarak bu yazıya uygun poster budur dedim ve ekledim. "Saturday Night Fever" posteri de olabilirdi ama o saçlara maruz kalmanızı istemedim :)

14- Ağırlıklı olara yemek-içmek konulu domestik bir cumartesi geçirmişim. Biraz sonra bir kitap ile gömüleceğim koltuğa...

10 aralık cumartesi günü böyle geçmekte işte :)

Pazartesi, Aralık 05, 2005

Olmuyor...Olmuyor...


Geçen yazımda 65 adet blog takip ettiğimiz söylemiştim. Saydım tam 25 tanesi yemek ile ilgili bloglar...

Aslında karar almıştım hiçbir yemek blog'unu okumayacağım, bakmayacağım diye. İtiraf ediyorum benim kilo problemim var...Hatta eşiminde kilo problemi var...Yani bizler salata ile beslenmesi gereken, yediğine dikkat etmesi gereken ırktanız. Şimdiii, açıyorum portakal ağacı'nı bir pilav tarifi mesela...resim şahane...tarif kolay.. e seviyoruz, beğenerek yiyoruz kendisini...hoooop akşama yemek, baldırlara kilo...

Sonraaa bir bakıyorum yemek ve biz'de Figen ve Zeynep...yine şahane çorbalar yapmışlar. Hava soğuk çorbalar mis, yapmasam olmaz derkeeen hoop akşama yemek...

Evcini, Mutfakta Zen, Kedili Mutfaklar, Gelincik Tarlası, benim küçük mutfağım derken iş çığrından çıkıyor...

15 gün önce karar aldım..."okumayacağım..." sonra karar yumuşadı ..."okusam bile tokken okuyacağım gaza gelmeyeceğim..." derken " canım şimdi okumadan da olmuyor kim ne yapmış ona bakıp çıkacağım".. son durum ise, hepsi kayıtlı kim ne zaman güncellerse anında takip...Sherlock Holmes misali dikizliyorum tüm mis gibi kokan mutfakları...

Kilo meselesi ile ilgili hala bir gelişme yok. Sigarayı bırakan irade, yemek yemeyi bırakamıyor. Bu yaşlarda anneanne gibi giyinmeme neden olan kiloları vermek konusunda çok zorlanıyorum. Damarlarımda kokoş kanı akmıyor benim.. Hayır birazcık aksa, hani şu"makyaj yapmadan asla sokağa çıkmam"lardan olabilsem azıcık çok güzel olacak ama...

Neyse kıssadan hisse madem yemek bloglarını okumadan--hatta hasetimden çatlamadan*---duramıyorum, o zaman en azından tokken okuyup zararı en aza indermek en doğrusu derim ben...

*O kadar güzel yemekler yapıyorlar, öyle güzel sofralar kuruyorlar ki kıskanıyorum ben de ondan..yoksa yok öyle haset maset ayıp billahi...

Cuma, Aralık 02, 2005

Blog Delisi

Tam 65 adet blog takip ediyorum. 23 tanesi işimle ilgili geri kalanları ikiye böldüm. Kahve molalarında okuduğum ve yemek blogları olarak. Yemek bloglarını evde okuyorum. Şimdi iş yerinde ciddi ciddi takılırken birden açılan kek börek resimleri çok domestikleştiriyor.

Evde ADSL, işte ADSL ömrüm bilgisayara yapışık geçiyor resmen...

Bunların hepsini bloglines ile takip ediyorum.

Begüm "Blog Çılgınlığı" diye bir yazı yazmıştı..Bu durumda bende kendimi blog delisi ilan ediyorum...

Perşembe, Aralık 01, 2005

Ofis Halleri

Yeni işe başlamaktan hoşlanmıyorum. Yani iş değiştirmek anlamında. Alışmak için geçen süre çok daraltıcı. Boğazım sıkılıyor, kızıyorum hatta hiç huyum olmadığı halde susup oturuyorum...

Aynı ofisi paylaştığın iş arkadaşların için tehditsin. Bilinmezsin. İyi niyetle yaptığın herşeyin yanlış anlaşılma olasılığı daha büyük olduğu için her hareketini iki kere düşünmen gerekiyor. Hele görev tanımı belli değilse daha da karmaşıklaşıyor herşey.

Aynı seviyede işe başladığın diğer ofis arkadaşların için ise, onlara yardım için gelen yeni çaylaksın. Seni kendi elemanları zannediyorlar. 40-50 kişilik operasyonları yönetmiş olman pek bir anlam ifade etmiyor. Hatta ofiste bir "oda" durumu varsa amaaaan... Çok fena...Kırmadan ince ayarla herkese varlığını ve kendini doğru anlatman gerekiyor.

İşin aslı, ofisteki herkesin son derece makul insanlar olduklarını düşünüyorum. Ama birbirimize alışmak için zaman gerekiyor. Bir de görev tanımlarının belli olması elbette...