Perşembe, Mayıs 07, 2009

Merhaba

İki yıl sonra yeniden ben geldim blogum!
Bu sefer daha uzun ve sürekli bir ilişkimiz olmasını umuyorum :)

Pazartesi, Temmuz 23, 2007

Pencere sefasından bir şaşkınlık bakışı...

Pencere Keyfi


Prensesteki keyfe bakarmısınız lütfen?
Hanım pencerelere tel yaptırdığımızdan bu yana neredeyse tüm vaktini kuş çiçek böcek gözetleme merkezinde geçiriyor.

Pazartesi, Mayıs 07, 2007

Kedi Kızımın Hikayesi :)

Herşey o rüya ile başladı. Adı köpüktü. Dünya güzeli bir kedi idi. Sonunda bizim bir kedimiz vardı bizimle yaşayan :) Sabah kalkar kalkmaz eşime dönüp artık kedimiz olmalı dediğimi hatırlıyorum.
Evimiz çatı katı idi o zamanlar, hap kadar bir evcik. Sıkışıktı kalabalıktı..Hatta kediciğin kum kutusunu koayacak yerimiz bile sıkıntılı idi. Erteledik yine bu sevdamızı.

Benim hiç petim olmamıştı ama hep kedi sevdalısı idim. Sokak kedilerimize az mı taşıdım yemeklerimizden, suyumuzdan...Eşimin kampuste baktığı kediler varmış az da olsa hakimdi duruma. Neyse, erteledik demiştim ya, sağda solda da hep kedi edinmek istediğimzi söyleyip duruyorum. Web sitelerinde araştırıyorum, sokak kedilerimin arasında aranıyorum ama bir türlü denk gelmiyor. Bir de fena halde gözüm korktu bazı sitelerdeki yazıları okuyunca. Yine de yılmıyoruz. Peki peki ben vazgeçmeye kalkıyorum ama eşim asla :)))

Bu arada bu isteğimizden de ailelere filan bahsetmiyoruz. Benim annem çıldırır kedi almak istediğimizi duysa. Kendinize bakamıyorsunuzdan tutun da kediden geçen hastalıklar zincirine kadar. Aileler neyse bir de arkadaşlarımzı var elbette. Bebeği olanlar "gelmeyiz" tehditleri savururken, "gelirsek odaya kapatırsınız artık" çılara kadar herkes karşı.
O kadar üzülmüştüm ki o dönemde anlatamam. Sanki eve uzaylı filan gelecek...

Bu arada taşındık. Çatı evimizden ev sahibimiz attı bizi. Biz de hazır taşınmışken birazcık daha geniş eve çıkalım istedik. Nitekim evimiz birazcık daha geniş şimdi.

Taşınma telaşları, ara giren yurtdışı gezileri filan derken kedi konusu ertelendikçe ertelendi. Derken birgün msn de bir arkadaşımla geyik yapıyordum. Kedi mevzusu açıldı. Ortak bir arkadaşımızın kedisinin doğum yaptığını yavru istersek onunla konuşacağını söyledi. Konuştu konuşmasına ama elde kalan tek yavru kedi 4 aylıktı ve arkadaşımın babası fena halde bağlanmıştı. Vermediler bize "Siyami" yi. İkinci süpriz de siyam olması idi kedinin. Hoş biz sokaktan evlat edinmeyi planlıyorduk ama işler öyle gelişmedi. Yavruyu alamayınca çok üzüldük gerçekten. Gel zaman git zamani kedi konusu neredeyse tamamen kapanmışken, üzerine bir dolu olumsuz şey duymuşken bir telefon geldi arkadaşımdan. Kedisi kaşla göz arası 2.kez hamile idi ve yavrularından birini istermiydik?

İstermiydik? Bu konuyu enine boyuna konuştuk bir akşam. Evde yalnız kalacağını, tatil ve evde bırakma konusunu, tırmalaması ve bakımını herşeyi tartıştık. Ben hala mesafeliyim ama eşim çoktan razı gelmesine yavrucağın. Tek soru sordum. "Bak bu son kararımız olacak. Gelsin mi gelmesin mi?"

Tam onun geleceği hafta sonuna yakın halamı kaybettim :((...O kadar zor bir dönemden geçiyordum ki...Rüyada gibidiydim. Hem kedimi istiyor hem de istemiyordum hatta cuma akşamı almaya gidecek iken daha alışverişini bile yapamamıştık. Pazar gününe erteledik (ben hala almasak mı havalarındayım bu arada). Cuma akşamı evimizin yakınındaki bir süpermarketin pet reyonuna girdik. Kum kutusu, mama, oyuncak, tarak vs bakındık biraz. İki şaşkın ertesi gün eminönüne gidip oarada bakmaya karar verdik. Ne de olsa merkezi orası idi bu işin.

Cumartesi eminönü maceramız çok komikti. Açıkta satılan mamalar, kötü kokan dükkanlar derken sadece ufak bir balık oyuncak, seyahat çantası ve sepet alıp döndük eve. Kum kutusu vs süpermarketten daha pahalı idi. Ve ayrıca oradaki zavallı hayvanları görmeye dayanamamıştık daha fazla.

Eminönü dönüşü attık kendimizi markete. En iyi mamayı alacaktık marketten -bizim bildiğimiz en iyi mama whiskas idi o zamanlar-, en iyi kumu ve kutuyu alacaktık ...Ha bir de saç fırçası aldık. Hani yazıyorlar ya heryerde tarayın diye. Vepanın ufak bir tarağını da alıverdik işte. Ala ala, son derece kullanışsız ve koku yapan kum, market maması ve sonradan eşimin olacak olan tarağı alıp döndük eve. -Hala gülerim o halimize-

Pazar günü sabah...Aldık seyahat çantamızı düştük yola. Heyecan içindeyiz. Mama kabımızda mamamız ve suyumuz hazır...Kumumuz banyoda kutuda hazır. Oyuncaklarımız tamam. Tarağımız hazır. Uyduruk sepetimizin içinde uyduruk minderlerimiz hazır. Bir tek kedimiz yok :))

Bu arada kısa bir not, rüyamdaki kedimizin adı köpük idi. Sonra Adam Sandler ve Jack Nicholson'un oynadığı Anger Management'taki kediye bayılmıştık ve adı meatball idi. Uzun zaman adı "köfte" olacak diye gezindik. Daha kedimiz olmadan adını sevmemeye başladığımızda ben iki isme takılmıştım Nane ve Üzüm. İkisini de eşim sevemedi. Tam gelmeden bir gün önce "Susam" da karar kıldık. hem siyamdı rengi de uyacaktı, hem de tınısı hoşumuza gitmişti. Cinsiyetini bile sonradan öğrendiğimiz kedişimizin adı belli olmuştu artık :))

Pazar günü arkadaşın evindeyiz. Tam 4 tane siyam :)) Anne, Baba , Ağabey ve minik, misminik, tostoparlak, tüy yumagı kızımız :)) Kedilerin her biri birbirinden güzel. Ağabey de ilk göz ağrımız. Bize vermedikleri daha doğrusu kimseye vermedikleri yakışıklı. O kadar asil bir kedi ki yürüyüşü bile ayrı zarif. Hoş o anne ve babadan başka ne çıkardı bilemiyorum ama...

Bizimkisi 2 aylık o zaman. Ürkek...Abisi ile oynuyor altlı üstlü yuvarlanıyorlar. Aldık kucağımıza istemedi. Koltuktan yere bir atlayışı var mini boy patates çuvalı şeklinde. Atladıktan sonra 2 dakika anlamaya çalışıyor nerde olduğunu..Sonra o ısırılası poposunu sallayarak pır kayboluyordu sıpam :))

Aldık minişi koyduk çantaya doğruca eve. Yol boyunca çok korktu zavallım. Ne oyuncakları ne yumuşak örtü..Hiçbir şey onu teselli edemedi. Miyav miyav geldik evimize.

Önce bir ufak tur. Mama kabının yeri, kum kabının yeri herşeyi gördük sonra kanepenin arkasına geçtik. Bir iki hevesli bir rahat bırakmadık yavrucuğu. Sepetine koyduk nefret etti. ilk dakikadan itibaren asla sepeti kullanmadı ve akabinde o sepet benim çamaşır sepetim oldu :))

Tek bir kere çiş kazası yaptık. Eve geldiği ilk saatlerde sepetinde tutmaya çalışırken uyduruk minderlere yaptık çişimizi. O ürkek biz ürkek ilk gün geçti. Yavrum o kadar şaşkın ve korkmuştu ki hemen uyudu. Biz de uyumuşuz kanepede onun yanında :))).

Bu arada da sık sık götürüp kumuna koyuyoruz ki alışsın diye. Sıpam pırrr kaçıyor. Ben korkmaya başladım tuvalet konusunda. En büyük korkum bu. Ya tuvalet hadisesinde zorlanırsak sorusu içimi yiyor. Gidip bırakmalarımızın birinde yaptı kakasını. aman bende bir sevinç bir sevinç sormayın gitsin. :))

Akşam olduuu. Yatağa alacakmıyız almayacakmıyız sorusu mühim. Dedik ki kendi kendimize bugün ilk günü. Alalım sonra hiç almayacağız. İlk gün ayak ucumuzda uyudu meleğim. Sabah işe gideceğiz aklımız onda. Evin bazı alanlarına biz yokken girmesini istemiyorum, en azından alışmasın istiyorum. İlk gün işe gitmek ne zordu allahım...Aklımız evde...Evin büyük koridoru iki odası ve banyo hanıma açık yerler. Yatak odası, salon ve mutfak kapalı - hala da öyle- Biz evdeyken her yer serbest :))

Minik prensesi evde bırakmaya mecburuz. O da bizde alışacağız diyerek çıktık yola. Ay ben bir duygusal oldum bir ağlak oldum anlatamam size. Her gün ağlıyorum. Ya bakamazsak, ya mutsuzsa ya ona bir şey olursa...Felaketim. 3 hafta boyunca her salı tutturuyorum eşime, biz bakmayacağız bu kediciğe, ona bir şey olursa biz perişan oluruz diye. 3 salı üstüste geri verme konusunu gündeme getiriyorum kıyamet kopuyor evde. Hayır anlamadığım neden Salı günleri şalterlerim atıyor? Tüm diğer günler herşey yolunda bir sorun yokken neden salı günleri? Neyse sonradan anlıyorum ki ben kalbimi çoktaaan kaptırmışım susime. Sadece farkında değilmişim J. Değil vermek düşüncesi evdeyken etrafımda göremezsem çıldırıyorum J

Susam daha minik zaten kum temizliği ve mamasından eşim sorumlu. Mamasını paylaşıyoruz ama kumuna kesin ellemiyor(d)um. Şartlarım da kesin, kum kesinlikle kirli kalmayacak. Her sabah ve her akşam temizlenecek. Temizleniyor da. O dönem sırf benim kedi ile yaşama alışabilmem için bana çok destek oldu eşim.


İlk günler veteriner aramaya başladık. Her yerde okuyorum aşı olması gerektiğini. Deli gibi internetteyim. Yabancı-yerli siteleri talan ediyorum Bir sayfasında bir şey derken diğer sayfasında tam aksini söyleyen bir sürü yazı okudum bu süre boyunca. Kafam allak bullak olmuşken kedilerimiz.com çok yararlı oldu gerçekten. Veteriner diyordum...Bir kaç petshop’a girip paylanmışlığımız var bu nedenle tedirginim. Kızın doktorunu iyi seçmek lazım. Aşı yaptırmak lazım. Bir de premium muymuş neymiş mama varmış onu öğrenmek lazım. Kumu çok kalitesizdi banyo felaket kokuyor onu da soracak biri gerek. Yine google da arama yaparken bir mesaja rastladım. Siyam oğlu için attığı yazı mama konusunu dank ettirdi. Yine kedilerimiz.com forum sayfası idi yol gösteren. Royal Canin’den bahsediyordu, market mamalarının içeriğini anlatıyordu. Hani çizgi filmlerde ampul yanar ya, ilk günlerdeki cahilliğimize gülsek mi ağlasak mı şaşırdık kaldık.

Veterinerimizi bulduk allahtan. Daha ilk dakikadan bize bilgi veren, mama konusunda yönlendiren ve kumu ile ilgili sorunlarımıza çözüm getiren bir Mustafa abimiz var artık. Tüm ekip susime bayılıyor zaten. İç parazit, dış parazit ve karma aşılarımızı olduk. Şimdi kontrolerimiz var. Tırnaklarımız da kesiliyor düzenli olarak. Evimize makasta aldık. Bir tek babasına izin veriyor aşık kızım benim.

Susam için bu kadar araştırma yaparken, içimi acıtan pek çok şey okuyorum. Pet kültürüne ne kadar uzak olduğumuzu, sokaklarda yaşam mücadelesinin ne kadar zor olduğunu öğreniyorum. Susamdan sonra gözlerim sokaktaki kedileri daha bir başka inceliyor. Parktaki kedişlere mama ve su taşıyorum. Susiden önceki duyarsızlığım için kızıyorum kendime. Arasıra beslediğim sokak kedilerim bile yetmiyor aksini hissetmeme.

Bizdeki son durum ise,

- 1 yaşındayız J
- Asla kucağa gelmiyoruz. Eğer kanepede bir şeyler yiyorsak sıkı taciz altında alınıyoruz.
- Kaka-Çiş sorunumuz hiç kalmadı çok şükür
- Kuru mamayı seviyoruz ama dondurma, salam ve süt favorilerimiz. Çikolata delisiyiz. –Çok ender ve çok minik bir parça yiyebiliyor-
- Elbette beraber uyuyoruz. Canımız kimin kafasında uyumak isterse ordayız.
- Sadece uyanınca purrluyoruz.
- El ve ayaklara bayılıyoruz ve sürekli ısırmak istiyoruz

Kedimi her gün daha iyi tanıyor, her gün onu aldığımız güne şükrediyorum. İçim içime sığmıyor herkese susimi anlatmak istiyorum ve daha önce varlığından habersiz olduğum bir sevgi ile dolup taşıyorum.


Susamin annesi

Sinemalar.com

Uzun bir aradan sonra merhaba!!!

Yan tarafta yeni bir hizmet ile döndüm. Her cuma vizyona giren filmler olacak artık burada :)
Görüntüsü çok şık..en azından kendim için faydalı bir hizmet oldu.

Artık daha fazla yazı ile burada olacağım. Vallahi :)

Cumartesi, Ocak 27, 2007

Sobelenen tembel ben


Once iyi haberleri yazayim, susamın bandajı çıktı...O da 15 gun boyunca atlayıp zıplayamadıgı her yerde. Yaramazlık gırla gidiyor bu aralar


Soblenemişim :) Hakkımda bilinmeyen 5 şey huzurlarınızda;


1- Sinema sektöründe çalışıyorum. Dönem dönem katılmak zorunda oldugum festival ve marketler var. Çok yorucu ve yoğun olmasına rağmen bazen öyle insanlarla tanışıyorsunuz ki tüm yorgunluk gidiyor... mesela quentin tarantino :)


2-Yemek kitapları okumaktan keyif alıyorum. Yapamazsam bile ozellikle hikayeli kitaplara bayılıyorum


3- Uzun zamadır kilo sorunum var. Keyifle alışveriş yapmayalı neredeyse 3 sene olacak. son üç aydır sadece yediklerimn yarısını yiyerek 9 kilo verdim. İnşallah bir 6 ay sonra kendime güzel şeyler alabileceğim.


4- Ailemden uzak yaşıyorum. Bu beni artık fazlasıyla yormaya başladı. Bazen kendimi yalnız ve tek başına hissediyorum.


5- En büyük hayalim, emekli olunca Cunda-Ayvalık'ta yaşamak. Bahçesinde bir sürü kedi ve köpek olan küçük bir evde...


İşte aklıma ilk gelenler bunlar oldu...Okuyan herkesler kendini ebelesin lütfen...






Pazar, Ocak 21, 2007

minik böcegimin son hali

Parmagını kırdı minik kuşum...2 haftadır bandajdayız.
İnşallah bu çarşamba akşamı kurtuluyor kızım :)

Salı, Kasım 14, 2006

İşte Kızımız

Tanıştırayım...
4 aydır hayatmızın neşesi...Neden daha once sahiplenmediğimize hayıflandıran ve büyük tesadüf eseri sokak kedisi ararken hayatımıza giren minik siyam prensesimiz...huysuz kızımız...sevgi yumağımız...Susam :)

Pazar, Temmuz 09, 2006

Pazara Gidelim...




Bir semti keşfetmenin en keyifli yanı pazarlar. Cok seviyorum pazara gitmeyi, koklamayı, alısveris yapan semtimin sakinlerini ufaktan ufaktan gozlemlemeyi...

Bir kere benim bildigim pazar dedigin en gec sabah 9 da kurulmus olur. Burada oyle degil...gittigimizde saat 10' du ve hala acilmamis tezgahlar vardi. Sakin ve sessizdi. Sakin olmasi hosuma gitti cunku huyum geregi tum pazarı turladiktan sonra ne alacagima ve hangi pazarcidan alisveris yapacagima karar vermis oluyorum.

Ben kendim secmeyi severim pazarda. Ancak gozlemim o ki kimse buna pek yanasmiyor. Pazarcilar secme istegime hep olumlu tepki verdiler. Sectirmeyenden de ben almadim.

Pazar gezme huyum gittigim ulkelerde de su yuzune cikiyor. Firsat buldugum anda atiyorum kendimi "marketplace" lere :) "Turistik" olmayan mekanlarda dolaşmanın keyfine, mis gibi kokular eşlik ediyor o zaman...

Not: Oya Hanım hakli..Moleskine defterini daha yakindan inceleyince "deri" olmadigi anlaşildi. Ayrica, Taksim Mephisto'da gordum aynısından...

Bir Soru: Antalyada hep bulunan buyuk yaprakli fesleğen ekmek istiyorum bir saksiya...Minik yapraklilar bana gore degil. Pazardan aldigim bir demet fesleğende minik tohumlar var..Onları eksem olur mu ? Biliyorsaniz yazar misiniz?